Kitleleri derhal 2019 illüzyonundan kurtarmak gerekir. Yüksek yargı on gün içinde tamamen Saray’a bağlanacakken, Ensarcılar yargının basamaklarını tırmanırken, KHK’ler peşi sıra gelirken, damatlar serbest demokratlar mahkumken bugün verilecek tepkiyi muhayyel bir geleceğe ertelemek siyasi mücadeleden kaçmaktır.
Kaynak: Birgün (8 Mayıs 2017)
16 Nisan sonrasında hiçbir şey aynı olmayacak, siyasi dengeler tümüyle değişecek diyorduk ve bu öngörümüzün doğrulanması için çok da beklememize gerek kalmadı. Hayır’ın güçlü sesine ve milyonların cesaretine kayıtsız kalan siyasi bezirganlar, eski usul hamlelerle suyu bulandırmaya başladı. İktidarın kırılgan, zayıf noktalarını tespit ederek politika üretmek yerine, ortaya isimler atarak şaibeli referandumu meşru kılma çabasına girdiler. Sokağa sırt çevirdiler ve Saray’ın ekmeğine yağ sürdüler. Halbuki genel seçim olsa güvenoyu alması dahi güç olan AKP’nin meşruiyetini ve Saray’ın ilan ettiği sözde zaferi sorgulamak mümkündü. O imkân heba edildi. Kamuoyu hukuksuz referandum sürecini ve ardından gelen oldubittileri değil CHP’nin parti içi dengelerini konuşur oldu. Hal böyleyken;
1 Kitleleri derhal 2019 illüzyonundan kurtarmak gerekir. Yüksek yargı on gün içinde tamamen Saray’a bağlanacakken, Ensarcılar yargının basamaklarını tırmanırken, KHK’ler peşi sıra gelirken, damatlar serbest demokratlar mahkumken bugün verilecek tepkiyi muhayyel bir geleceğe ertelemek siyasi mücadeleden kaçmaktır.
2 Sol’un “merkez”de kalarak, “ılımlı” bir siyaset izleyerek, muhafazakârları “kucakladığını” göstererek siyasal İslam’la baş edeceğini söyleyenler iktidar çevresinde kümelenenler ya da politik merceğini yitirenlerdir. Sağ popülizmin küresel ölçekte yükselişe geçtiği bir dönemde, karşı söylem salt çoğulculuk ve demokrasi vaadi üzerine inşa edilemez. Sağ popülizmin üstünü örttüğü toplumsal gerçekleri dikkate almayan bir sol siyasetin güçlenme ihtimali yoktur.
3 Memleketin bugün geldiği yerde liberal bir merkez sağ oluşuma ihtiyaç olduğunun dillendirilmesi kendini sol ya da cumhuriyetçi olarak tanımlayan kadroların işi değildir. Sağ cenahın içindeki krizleri derinleştirmek elbette muhalefetin vazifelerindendir. Bu amaca ancak cumhuriyetçi ve sol pozisyonda ısrar ederek ve sağın hegemonyası dışına çıkılarak ulaşılabilir yoksa iktidar dışındaki sağ aktörlere mavi boncuk dağıtarak değil. CHP yönetimi hem yerel hem cumhurbaşkanlığı seçiminde bu hatayı yapmıştır. Akabinde 16 Nisan öncesi Saadet ve küskün ülkücülerle aynı karede poz vermiştir. Referandum sonrasında da beklenen direnci gösterememiştir. Tüm bu adımlara dair özeleştiri beklemek sol çevrelerin hakkıdır.
4 Zamanında AKP’de koltuk kapmış fakat sonradan yollarını ayırmış isimlerin Saray-AKP eleştirilerini, cumhuriyetçi ve sol/sosyalist eleştirilerle aynı kulvarda değerlendirmek politik bir hatadır. Çünkü bahsi geçen isimler, piyasacılık başta olmak üzere sağ siyasetin hegemonyasını muhalif söyleme sızdırma potansiyeline sahiptir. Solun kendi eleştirilerini kitlelere yaymak için denenmiş sağ siyasetçileri aracı kullanmaya ihtiyacı yoktur.
5 AKP 2002’nin AKP’si değildir. Bugün Saray’ın dar ve geniş çevresinden ibaret olan bir iktidar pratiği, devlet-parti projesini tamamlamak istemektedir. Erdoğan’ın dar çevresinde çatışmanın somut koşulları oluşmamıştır. Geniş çevredeki ağız dalaşına odaklanmak ise zaman kaybıdır. Tıpkı Gül’den, Arınç’tan medet ummak kadar nafiledir.
6 İslamcılar ve muhafazakârlar arasında tek adam rejimine mesafeli duran entelektüeller vardır; mevcudiyetleri değerlidir. Onların söylemleri “kapsayıcılık” iddiasındaki liberal-demokratik tutum için bir kaynak olabilir. Ancak mevcut kavga yalnızca “otoriterleşmiş” Saray’a karşı mücadele değil Siyasal İslam’a ve hegemonyasına karşı mücadeledir. Bu nedenle vicdan ve “gerçek İslam” referanslarıyla siyaset yapmak, cumhuriyetçi ve sol politik hattın gündemi olamaz.
7 Bir siyasi hareketi başarı çıtası, liderlik, örgütsel kapasite ve politik netlik ile ölçülür. Politik tutarlılık olmadan, tabanla parti yönetimi arasındaki ilişki dinamik bir biçime dönüşmeden başarı beklemek hayaldir. CHP yönetiminin temel problemi politik netliğe ve buna uygun stratejiye sahip olmamasıdır. Tabanın beklentilerini politik bir mücadeleye dönüştürmek için tepedeki sislerin dağılması gerekir. Yalpalamadan somut talepler arkasında ancak böyle durulabilir.
8 1 Mayıs Meydanlarını inleten “hayır bitmedi daha yeni başlıyor” sloganı şaibeli referandum sonuçlarına karşı başkaldırışın sembolü olduğu kadar bundan sonra izlenmesi gereken siyasi hattı da özetlemektedir. Muhalefet, parlamentoda anayasal diktaya hizmet edecek hiçbir düzenlemenin parçası olmamalı, kendine iktidarın aynasından bakmaktan vazgeçmelidir. Memleketin meydanlarını, sokaklarını, fabrikalarını halkın meclisine dönüştürmelidir. Büyüyerek, güçlenerek, sokağın dinamizmine kulak vererek meşru ve haklı siyasi mücadeleyi örgütlemek için kaybedilecek bir dakika bile yoktur.